Mirasbırakanın Miras Sözleşmesiyle Bağdaşmayan Tasarrufları - Murisin Miras Sözleşmesiyle Bağdaşmayan Sonraki Ölüme Bağlı Tasarrufları - Murisin Miras Sözleşmesiyle Bağdaşmayan Sonraki Sağlar Arası İvazsız Kazandırmaları - Ölüme Bağlı Tasarrufların Kendiliğinden Sona Erdiği Haller - Lehine Ölüme Bağlı Tasarrufta Bulunulan Kişinin Mirasbırakanın Ölümünde Sağ Olmaması - Ölüme Bağlı Tasarrufların Kendiliğinden Sona Ermesine Neden Olan Diğer Haller - Maddi Anlamda Ölüme Bağlı Tasarruflar - Mirasçı Atama - Gerçek ve Tüzel Kişilerin Mirasçı Atanması - Kanuni Mirasçılar - İradi Mirasçılar - Bir Kanuni Mirasçının Mirasçı Atanması - Vasiyet
Mirasbırakanın miras sözleşmesine aykırı tasarruflarına geliyoruz. Mirasbırakanın miras sözleşmesiyle bağdaşmayan ölüme bağlı tasarrufları olabilir, bir de ivazsız sağlar arası kazandırmaları olabilir. Önce murisin miras sözleşmesiyle bağdaşmayan ölüme bağlı tasarruflarına sonra da murisin miras sözleşmesiyle bağdaşmayan sağlar arası tasarruflarına bakalım. Acaba bunlar miras sözleşmesini nasıl etkiliyor beraberce ele alalım.
Mirasbırakanın Miras Sözleşmesiyle Bağdaşmayan Tasarrufları
Medeni Kanunumuzun 527. maddesindeyiz. 527. maddenin temelde 2. fıkrasına gireceğim ama 1. fıkrayı da bir hatırlayalım. Kenar başlık: “Olumlu miras sözleşmesi”. Fıkra 1:
“Mirasbırakan, miras sözleşmesiyle mirasını veya belirli malını sözleşme yaptığı kimseye ya da üçüncü bir kişiye bırakma yükümlülüğü altına girebilir.”
Fıkra 2:
“Mirasbırakan, malvarlığında eskisi gibi serbestçe tasarruf edebilir; ancak, miras sözleşmesindeki yükümlülüğü ile bağdaşmayan ölüme bağlı tasarruflarına veya bağışlamalarına itiraz edilebilir.”
Görüldüğü üzere mirasbırakan bir taraftan bir miras sözleşmesinin tarafı oluyor, onunla kendisini bağlayan bir hukuki işlem yapıyor. Örneğin ondan serbestçe dönemiyor, ancak ve ancak belli şartlar altında bu miras sözleşmesinden dönmek imkânına sahip oluyor. Kanun koyucu bütün bunlara rağmen mirasbırakanın, malvarlığında eskisi gibi serbestçe tasarruf etmesine izin veriyor. Yani kişinin tasarruf yetkisi sınırlandırılmıyor. Kişi, malvarlığında yine her türlü tasarrufta bulunabilecek kudrettedir.
Arkadan gelen ifadeye baktığımızda ise şunu görüyoruz: Diyor ki kanun koyucu, “ ... ancak miras sözleşmesindeki yükümlülüğü ile bağdaşmayan ölüme bağlı tasarruflarına veya bağışlamalarına itiraz edilebilir”. Demek ki kişi, miras sözleşmesi ile ölüme bağlı tasarrufta bulundu. Miras sözleşmesini yaptıktan sonra yine malvarlığı üzerinde tasarruf yetkisi devam ediyor; sağlar arası tasarrufta bulunabiliyor veya ölüme bağlı tasarrufta bulunabiliyor. Bu tasarruflar daha önce yaptığı miras sözleşmesiyle bağdaşıyorsa sorun yoktur. Ama bağdaşmıyorsa o zaman bunların doğrudan doğruya, peşinen geçersiz olması gibi bir olguyla da karşı karşıya değiliz. Bilakis, bundan zarar gören, daha önceki miras sözleşmesinde lehine ölüme bağlı tasarrufta bulunulan taraf buna itiraz edebilir.
Meseleyi şöyle ikiye ayırmamız lazım. Diyoruz ki: 1-) Murisin miras sözleşmesiyle bağdaşmayan sonraki ölüme bağlı tasarrufları vardır. Önce bunu inceliyoruz. 2-) Murisin, yani mirasbırakanın miras sözleşmesiyle bağdaşmayan sağlar arası tasarrufları vardır. Sağlar arası tasarruflarından da kastımız nedir? “Karşılıksız” sağlar arası tasarruflarıdır; örneğin, bağışlama işlemidir.
Murisin Miras Sözleşmesiyle Bağdaşmayan Sonraki Ölüme Bağlı Tasarrufları
Murisin miras sözleşmesiyle bağdaşmayan sonraki ölüme bağlı tasarruflarını konuşuyoruz. Örneğin Bay M, bir miras sözleşmesi yaptı ve Bay A’ya muayyen mal vasiyetinde bulundu. Bir taşınmazının mülkiyetini ona vasiyet etti. Bir başka örnekte, Bay M yine miras sözleşmesiyle Bay A’yı terekesinin tamamı için mirasçı atadı. Bu örneklerden birincisi tartışmasız muayyen mal vasiyetidir. İkincisi de mirasçı atamasıdır.
Sonrasında, bu kişinin bu tasarruflarıyla bağdaşmayan birtakım yeni ölüme bağlı tasarruflar yapmasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Yani birinci örnekte taşınmazını A’ya vasiyet etmişti, ikinci ölüme bağlı tasarrufuyla bu taşınmazı bu kez Bay Ü’ye vasiyet ediyor. Bu ikinci ölüme bağlı tasarruf bir vasiyetname olabilir veya yeni bir miras sözleşmesi olabilir, hiçbir engel yoktur.
Peki, Bay A, Bay M’nin vefatında bu ikinci ölüme bağlı tasarrufa itiraz edebilir mi? Evet, Bay A, bu ikinci ölüme bağlı tasarrufa itiraz edebilir. Tenkis davasındaki hükümlere kıyasen ikinci ölüme bağlı tasarrufun iptalini talep edebilir. Bay A der ki: “Bu taşınmaz bana ait olacaktı. Ben miras sözleşmesi yaptım. Bu ikinci ölüme bağlı tasarrufun tenkis davasına ilişkin hükümler çerçevesinde iptalini talep ediyorum.”
İkinci örnekte Bay M, miras sözleşmesiyle Bay A’yı terekesinin tamamı için mirasçı atamış. Sonra yine bu ölüme bağlı tasarrufla bağdaşmayan ikinci bir ölüme bağlı tasarruf yapıyor. Örneğin “Bay Ü 1/2 oranında mirasçım olsun.” diyor. Daha önce terekesinin tamamı için Bay A’yı mirasçı atamıştı. Şimdi terekesinin yarısı için Bay Ü’yü mirasçı atıyor. Bu ikinci ölüme bağlı tasarruf da yine bir vasiyetname veya yeni bir miras sözleşmesi olabilir. Şeklinin önemi yoktur. Dolayısıyla bu örnekte de Bay A, mirasbırakanın ölümünden sonra açacağı dava ile bu ikinci ölüme bağlı tasarrufun iptalini tenkis davasındaki hükümlere kıyasen talep edebilir. Sağlıkta böyle bir dava açması mümkün değildir.
Murisin Miras Sözleşmesiyle Bağdaşmayan Sonraki Sağlar Arası İvazsız Kazandırmaları
Şimdi, murisin miras sözleşmesiyle bağdaşmayan karşılıksız sağlar arası tasarruflarına bakabiliriz. Burada da meseleyi yine ikiye ayırmamız gerekir: Biri mirasçı atamasıdır, diğeri de muayyen mal vasiyeti, belirli mal vasiyetidir.
Diyelim ki, Bay M aralarındaki miras sözleşmesi gereği Bay A’yı terekesinin 1/4’ü oranında veya tamamında mirasçı olarak atıyor. Acaba Bay M, sağlar arası tasarrufta bulunma kudretini, tasarruf yetkisini yitiriyor mu? Hayır, yitirmiyor. Terekedeki bazı malvarlığı değerlerini tüketme, elden çıkarma hakkına sahiptir. Karşılıklı olarak çıkartırsa zaten Bay A için pek bir şey değişmeyebilir. Örneğin terekede bir taşınmaz vardı, onu sattı, terekeye taşınmazın yerine bir miktar para girdi. Dolayısıyla M’nin ölümünde A’nın kavuşacağı değer bakımından, menfaat bakımından bir şey değişmez.
Diyelim ki, Bay M’nin, miras sözleşmesini yaptığı sırada taşınmazı, arabası, teknesi ve bankada parası var. Fakat yıllar içerisinde söz konusu malvarlığı değerlerini tükettiğine tanık oluyoruz. Terekesindeki bu malvarlığı değerlerini karşılıksız olarak elden çıkartıyor: Taşınmazını, teknesini, arabasını bağışlıyor ve bankadaki parasını harcıyor diyelim. Acaba Bay A’nın Bay M’nin ölümünden sonra itiraz hakkı var mıdır? Bay A’nın haklarını biz miras sözleşmesinin yapıldığı ana göre belirlemiyoruz. Onun haklarını Bay M’nin vefat ettiği ana göre belirliyoruz. Yani Bay M ile A arasında bir miras sözleşmesi var diye Bay M’nin karşılıksız kazandırmada bulunamayacağını söylemiyoruz. Bunlara Bay A’nın katlanması gerekiyor çünkü Bay A’nın mirasçı olarak atanmasında haklarını ölüm anına göre belirliyoruz.
Aklımızdan şöyle bir itiraz geçebilir: Bay M taahhüt etseydi ve bu taahhüdüne aykırı davransaydı acaba bir itiraz söz konusu olabilir miydi? Evet, olabilirdi. Ama sıradan bir miras sözleşmesinde atanmış mirasçının murisin daha sonra yaptığı sağlar arası karşılıksız kazandırmalarına itiraz etme hakkı yoktur.
Gelelim belirli mal vasiyetine. Bay M, bir taşınmazını Bay A’ya vasiyet etmiş. Daha sonra sağlığında bu taşınmazı Bay Ü’ye bağışlamış. Yine miras sözleşmesiyle bağdaşmayan bir sağlar arası karşılıksız kazandırmayla karşı karşıyayız. Acaba buna Bay A’nın itiraz etmek hakkı var mıdır? Evet, buna Bay A’nın itiraz etme hakkı vardır. Yine Bay M’nin vefatından sonra Bay Ü’ye karşı açacağı bir iptal davasıyla, daha doğrusu tenkis davasına ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağı bir davayla söz konusu taşınmazın kendisine aidiyetine karar verilmesini talep edebilir.
Ölüme Bağlı Tasarrufların Kendiliğinden Sona Erdiği Haller
Son iki derste miras sözleşmesinin sona ermesine neden olan birçok sebep saydık. Şu anda bu sebeplerin yanı sıra ölüme bağlı tasarrufların dolayısıyla da miras sözleşmelerinin kendiliğinden sona ermesine neden olan halleri inceliyoruz.
Bunlardan biri miras sözleşmesi ile mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişinin, mirasbırakanın ölümünde sağ olmaması hâlidir. Bu çerçevede miras sözleşmesi kendiliğinden sona eriyor diyoruz.
Lehine Ölüme Bağlı Tasarrufta Bulunulan Kişinin Mirasbırakanın Ölümünde Sağ Olmaması
Ölüme bağlı tasarrufların sona ermesi başlığı altında Medeni Kanunumuzun ele alacağımız hükümlerinden biri madde 580 diğeri ise madde 581’dir. Medeni Kanunumuzun 580. maddesi diyor ki:
“Mirasçı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır.”
Medeni Kanunumuzun 581. maddesi de diyor ki:
“Vasiyet alacaklısı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır.”
Yani TMK m. 580’e göre bir kişinin mirasçı olabilmesi için o kişinin mirasbırakanın vefatında sağ olması şarttır. Bu durum, kanuni mirasçılık bakımından da atanmış mirasçılık bakımından da böyledir. TMK m. 581 ise vasiyetlere ilişkin bir düzenleme ve vasiyet alacaklısı için de aynı kuralı getiriyor. Diyor ki, kişinin vasiyet alacaklısı olabilmesi için de mirasbırakanın ölümünde sağ olması şarttır.
Şimdi bu iki hükümle beraber değerlendirmemiz gereken 548. maddemiz var, o da diyor ki:
“Mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişi mirasbırakanın ölümünde sağ değilse, miras sözleşmesi kendiliğinden ortadan kalkar.”
Ölüme Bağlı Tasarrufların Kendiliğinden Sona Ermesine Neden Olan Diğer Haller
Kendiliğinden sona ermeyle ilgili olarak aslında dersin akışında başka bilgiler de verdik. Dedik ki, bu kendiliğinden sona erme sadece mirasbırakandan önce ölme hâlinde karşımıza çıkmaz. Örneğin boşanma hâlinde eşler birbirlerine - Medeni Kanundaki tabiriyle - o sıfatla mirasçı olamazlar. Boşanma kararının kesinleşmesi üzerine eşler, kanuni mirasçı sıfatlarını yitirirler. Aynı şekilde, boşanmadan önce yapılan ölüme bağlı tasarruflar da kendiliğinden sona ermektedir. Yine bir evlilik ölümle sona ermiş olsa bile mutlak butlandaki şartlar gerçekleştiyse, nispi butlandaki şartlar gerçekleştiyse o evlilikte sağ kalan kişinin, vefat eden eşe mirasçı olamayacağını konuşmuştuk.
Bunun gibi başka sebeplerimiz de var. Bu sebepleri gelecekte dersimizin akışında konuşacağız ama şimdiden sadece bir işaret olarak kalsın zihninizde: Medeni Kanunun 578. maddesinde düzenlenen “Mirastan mahrumiyet” diye bir kavramımız var. Bu mirastan mahrumiyet hâlinde de diyor ki:
“Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamayacakları gibi ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemezler:
1. Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler”
Yani yine ölüme bağlı tasarrufun kendiliğinden sona ermesine neden olan bir olguyla karşı karşıyayız. Miras sözleşmesinde lehine ölüme bağlı tasarruf yapılan taraf, mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı şekilde öldürdüyse veya kasten ve hukuka aykırı şekilde öldürmeye teşebbüs ettiyse o zaman yine o miras sözleşmesi ayakta kalamayacak ve geçersiz olacaktır.
Maddi Anlamda Ölüme Bağlı Tasarruflar
Şimdi artık maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflara geçeceğiz. Dersimizin başından itibaren hep mirasçı atanmasından ve belirli mal vasiyetlerinden söz ediyoruz. Özellikle bu iki hukuki müesseseye zaman ayırmamız gerekiyor.
Önce mirasçı atanmasıyla başlayalım, Medeni Kanunumuzun sistematiğinden kopmayalım: Medeni Kanunumuzun miras hukuku kitabındayız, 3. kitabındayız, 1. kısımdayız. Mirasçılar, 1. Bölüm: Yasal mirasçılar. 2. Bölüm: Ölüme bağlı tasarruflar. 1. Ayrım: Tasarruf ehliyeti. 2. Ayrım: Tasarruf özgürlüğü. 3. Ayrım: Ölüme bağlı tasarrufların çeşitleri.
Defalarca konuştuk ama yine hafızamızda kalsın diye 514. maddeden başlayalım:
“Mirasbırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle tasarrufta bulunabilir.
Mirasbırakanın üzerinde tasarruf etmediği kısım yasal mirasçılarına kalır.”
Biz zaten beş haftadır hep miras sözleşmelerini ve vasiyetnameleri anlatıyoruz. Bu ölüme bağlı tasarrufların şeklini konuştuk, ehliyeti konuştuk. Yani şekli anlamda ölüme bağlı tasarrufları bitirdik. Bir diğer söyleyişle, ölüme bağlı tasarrufların ne şekilde yapılacağını bitirdik. Şu an itibariyle artık bu ölüme bağlı tasarrufların içeriğini anlatmaya başladık. Bu ölüme bağlı tasarrufların içeriğinde ne var, içerikte olanlar ne gibi hukuki sonuçlar doğurur, bunları anlatmaya başladık.
Medeni Kanunun sistematiğine yine beraberce göz atalım. 514 “Genel olarak” kenar başlığını taşıyor. 515, “Koşullar ve yüklemeler” kenar başlığını taşıyor. Arkasından 516: “Mirasçı atama”, 517: “Belirli mal bırakma” Madde 518 ve 519 da yine belirli mal bırakmayla, daha doğrusu vasiyetle ilgili birtakım özel düzenlemeler getiriyor.
Mirasçı Atama
Önce mirasçı atama olgusuna beraberce bir bakalım, Bu da Medeni Kanunumuzun 516. maddesinde düzenlenmiş:
“Mirasbırakan, mirasının tamamı veya belirli bir oranı için bir veya birden çok kişiyi mirasçı atayabilir. Bir kişinin, mirasın tamamını veya belirli bir oranını almasını içeren her tasarruf, mirasçı atanması sayılır.”
Şunun farkındayız: Mirasbırakan taraf, bir ölüme bağlı tasarrufta bulunuyor. Örneğin bir vasiyetname yapıyor veya bir miras sözleşmesi yapıyor ve bu miras sözleşmesinde diyor ki: “Üçüncü bir şahıs benim mirasçım olsun”. Yani zümre sistemi içerisinde yer almayan, aslında kanuni mirasçı sıfatı bulunmayan bir şahıs benim mirasçım olsun, diyor. Bu mirasçı atamasını nasıl gerçekleştiriyor? Terekesinin tamamında hak sahibi kılabiliyor veya terekesinde belli bir oran üzerinden hak sahibi kılabiliyor. Örneğin A’yı terekesinin tamamı için mirasçı atayabiliyor veya Bay A’ya, sen benim terekemde 1/4 veya 1/2 hak sahibi olacaksın, diyebiliyor.
Gerçek ve Tüzel Kişilerin Mirasçı Atanması
Gerçek kişiler mirasçı olarak atanabilirler mi? Atanabilirler. Tüzel kişiler mirasçı olarak atanabilirler mi? Evet, tüzel kişiler de mirasçı olarak atanabilirler. Hatta daha önceki derslerimizden de biliriz ki Devlet, son mirasçı olarak kanuni mirasçı sıfatına da sahiptir.
Kanuni Mirasçılar - İradi Mirasçılar
Kanuni mirasçılık ve iradi mirasçılık gibi kavramlarımız vardı, ilk derslerde söz etmiştim. Yani kişinin mirasçılığı nereden kaynaklanabilir? Kanundan kaynaklanabilir. Örneğin; bir kişinin çocuğu, anne ve babası onun kanuni mirasçısıdır. Kanuni mirasçıların kimler olacağı zaten kanun düzenlenmiştir. İradi mirasçılık da adı üzerinde mirasbırakanın iradesinden kaynaklanır. Dolayısıyla, iradi mirasçılıkta da ya bir vasiyetnameyle ya da bir miras sözleşmesiyle karşı karşıya kalırız. Bu hukuki işlemlerde, bu ölüme bağlı tasarruflarda mirasbırakanın son arzusunun kişinin mirasçı olması yönünde olduğunu görüyoruz.
Kanuni mirasçılarla atanmış mirasçılar arasında mirası iktisap etmek bakımından hiçbir fark yoktur. Onlar da aynı kanuni mirasçılar gibi mirasbırakanın ölümünde kendiliğinden mirasçı olurlar. Onlar da mirasbırakanın ölümünde mirasbırakanın borçlarından sorumlu hâle gelirler. Peki, mirasçılar mirasbırakanın borçlarından nasıl sorumlulardır? Kişisel olarak, yani şahsen, kendi malvarlığı değerleriyle sorumlulardır. Birden çok mirasçı varsa bunlar da müteselsil olarak yani zincirleme olarak sorumlulardır. Alacaklı, içlerinden herhangi birinden veya tamamından borcun ifasını talep edebilir.
Demek ki atanmış mirasçılar da sonuç itibariyle mirasbırakanın külli halefi mi? Evet, onlar da külli halef sıfatına sahipler. Onlar da mirasbırakanın ölümünde kendiliğinden hak sahibi oluyorlar ve mirasbırakanın borçlarından şahsen sorumlu oluyorlar, birden çok kişi varsa o zaman da müteselsil olarak sorumluluk altına giriyorlar.
Bir terekede çeşitli ihtimallerle karşı karşıya kalabiliriz. Kişi, geride hem kanuni mirasçılar bırakmış olabilir hem de bazı kişileri atanmış mirasçı kılabilir. O zaman kanuni mirasçılarla atanmış mirasçıların bir arada mirasçı olduğuna tanık oluruz. Ya da kişinin hiçbir kanuni mirasçısı yoktur veya kişi, o kanuni mirasçıları mirasçılıktan uzaklaştırmıştır, örneğin mirasçılıktan çıkarmıştır. Yani kişi tamamen üçüncü kişileri de mirasçı atayabilir.
Bir Kanuni Mirasçının Mirasçı Atanması
Bir kişi kendi kanuni mirasçısını da mirasçı atayabilir mi? Evet, atayabilir. Şöyle bir örnek düşünelim: Bay M’nin iki evladı vardır: Ç1 ve Ç2. Bunların normal şartlar altında miras payları 1/2, 1/2’dir. Peki çocukların saklı payları ne kadardır? Yasal miras paylarının yarısı kadardır. Yani örneğin Ç1 bu terekeden 1/4 hakka kavuştuğunda aslında saklı payının tamamını almış olur. Dolayısıyla artık bir tenkis davası açması söz konusu olamaz çünkü onun saklı payı, yasal miras payının yarısıdır. Dolayısıyla, Ç1’in yasal miras payından artan ne vardır? Bir 1/4 vardır. Acaba Bay M, bu 1/4’ün Ç2’ye ait olmasını isteyebilir mi? Yaptığı ölüme bağlı tasarrufta; sevgili evladım Ç1 sadece saklı payını alsın, diğer evladım Ç2 ise hem miras payını alsın hem de diğerinden arta kalan ve benim tasarruf nisabıma giren 1/4’ü alsın diyebilir mi? Diyebilir.
Baktığınız zaman, Ç2’nin 1/4 oranında mirasçı atandığını söyleyebilirsiniz, yanlış olmaz. Fakat aslında eninde sonunda olan, bir yasal mirasçının miras payının artırılmasıdır. Evet, diyebilirsiniz ki Ç2, 1/4 oranında mirasçı atanmıştır ama bu örnekte eninde sonunda olan Ç2’nin 1/2 miras payı alacakken şimdi 1/2 + 1/4 miras payı almasıdır.
Vasiyet
Şimdi yavaş yavaş vasiyetlere geliyoruz. Vasiyetlere baktığımızda, madde 517 ve devamını konuşacağız. Burada -geçmişteki derslerde de muhtemelen söyledim- kenar başlıkla ilgili bir hata var. Medeni Kanunun 517. maddesi. “Belirli mal bırakma” kenar başlığını taşıyor. Aslında bu maddenin kenar başlığının “Vasiyet” olması lazım.
Vasiyetname tabirini biz şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflar için kullanıyoruz. Yani bir kişi; son arzularını tek taraflı olarak gerçekleştirebileceği bir hukuki işlemle dile getiriyor, bunu vasiyetname şeklinde gerçekleştiriyor. Peki, vasiyetnamenin içerisinde ne gibi ölüme bağlı tasarruflar olabilir? Örneğin, bir şahsı mirasçı atamış olabilir. Bay Ü benim bütün terekemin sahibi olsun diyebilir. Bay Ü benim terekemin 1/4’üne sahip olsun diyebilir. Yani vasiyetnamenin içerisinde kişi, mirasçı atamasında da bulunabilir. Aynı şekilde, miras sözleşmesinde de bir vasiyet olabilir. Vasiyetten kastımız nedir? Kişi, şu taşınmazım Bay A’nın olsun, diyebilir. Otomobilim Bay Ü’nün olsun, diyebilir.
Bu örnekler ile artık kavramları kullanırken dikkat etmelisiniz. Vasiyetname, şekli anlamda ölüme bağlı tasarruf; vasiyet ise maddi anlamda ölüme bağlı tasarruftur. Vasiyetname, işlemin şekli bakımından kullandığımız bir terimdir. Vasiyet ise işlemin içeriğindeki düzenleme bakımından kullandığımız terimdir. Vasiyet, bir vasiyetnameden kaynaklanabileceği gibi bir miras sözleşmesinden de kaynaklanabilir.
Bir kişi, bir vasiyet yaptığında bu vasiyet, çeşitli şekillerde karşımıza çıkabiliyor. Kişi diyebiliyor ki, taşınmazım Bay A’nın olsun. Örneğin, terekede yer alan bir taşınır nesnem Bay Ü’nün olsun, diyebiliyor. Bunlar, birer mal vasiyeti olarak karşımıza çıkıyor. Fakat kişi, benim Bay B’den olan bir alacağım var, bu alacağımı Bay Ü’ye vasiyet ediyorum, da diyebiliyor. Yani bir alacak vasiyetinde de bulunabiliyor. Aynı şekilde, kişi vasiyetinde, ben terekemdeki bazı malvarlığı değerleri üzerinde Bay İ lehine intifa hakkı kurulmasını istiyorum, diyebiliyor. Terekemdeki bir taşınmazım üzerinde Bay S lehine bir sükna (oturma) hakkı kurulmasını istiyorum, diyebiliyor. Aynı zamanda kişi, Bay B bana borçludur onun borcundan ibra edilmesini istiyorum, diyebiliyor.
Bunun gibi birçok vasiyet tipini ele alabiliriz. Bütün bunlar Medeni Kanundaki tabiriyle “Belirli mal bırakma” başlığı altında incelenebilir mi? “Borcundan ibra edilsin, alacak hakkım filanca kişiye ait olsun.” Bu cümleler, belirli mal bırakma olarak telakki edilemez. Bütün bunlar aslında birer vasiyettir. Bu anlamda bakıldığında, Medeni Kanunun 517. maddesinin kenar başlığı doğru değildir. Ben öğrenci olsam bu belirli mal bırakmanın kenarını çizerim, terim yanlış derim ve bu maddenin başlığı aslında “Vasiyet” olmalı diyerek kendi kanunum üzerine not alırım ki daha sonra açıp okuduğumda tekrar hatırlayabileyim.